GİRİŞ
Felsefe tarihi, Eski Yunan’da ve Eski Çin’de M.Ö. 5. Yüzyıl’da
diyalektiğin tasarlanmasıyla aşağı yukarı eşzamanlı olarak bir ilk zirve yaşamıştır.
Bu ikisemin iki düşünürü Aristo ve Lao Tzu’dur. Tartışmamızı onların
düşüngüleri üzerinden yürüteceğiz.
Aristo Kategorisi
Aristo; Eski Yunan’daki ‘Sokrat-Platon-Aristo’ düşünür üçlemesinin son
ayağıdır. İlk usta Sokrat hiç kitap
yazmadı. Geriye kalan ikili, uzun yüzyıllar boyunca birbirinin karşısavı
sayıldı. Platon idealist sayılırken, Aristo dünyevi sayıldı. İronik olan durum,
tek tanrılı Hristiyan dininde, başta lanetlenmesine karşın, temel akıl
yürütmelerde (teolojik mantıkta) Aristo’nun temel taşı sayılması ve Aristo’nun
tamamlayamadığı düşüncelerini yüzyıllar sonra Hristiyan papazlarının
tamamlamasıdır.
Aristo, tarihteki sanat değilse bile, bilim ve düşün doruklarından
birini oluşturan Eski Yunan kültürünün temsilcisidir. Anımsayalım: Geometriyi
Eski Mısır, aritmetiği Eski Yunan, sıfırı Hindistan, cebri İslam Kuzey
Afrika’sı, analizi Avrupa icat etti. Bugün ‘bilim’ dediğimiz şeyi Eski Yunan
başlattı. Yani, zihinsel dorukların kültürel doruklarda çıkması raslantı
değildir.
Aristo kendi mantığını kurarken, durumu açıkça beyan eden Euclid
geometrisini onun mantığı üzerine, Newton ise fiziği her ikisinin düşünceleri
ve denklemleri üzerine kurmuştur. Bu da eşlenik paradigmaların
eşzamanlı-eşmekanlı yaratılmadığının bir göstergesidir. Newton Fiziği’nin
karşısavı Einstein Fiziği’nin de Aristo Mantığı’nı kullandığını belirtmekte
yarar var ki bu da başka bir eşleniksizlik durumudur.
Aristo’nun biyografisindeki en büyük çelişkisi Büyük İskender’dir. İlk
dünya fatihine hocalık yapmak, Aristo’ya yarar yerine, zarar getirmiş ve onun
ölümünden sonra öldürülmesine ramak kalmıştır. Bu nedenle bu açıdan, savaşa hiç
bulaşmayan Lao Tzu’nun karşısavı sayılır.
Aristo metafiziğin başlatıcısı sayılır ki mutlaklık arayışı sonradan
İslam da dahil, tek tanrılı dinlerin temeline bu düşüncenin yerleşmesine neden
olmuştur. İslam’ın ilk rönesansında 10. Yüzyıl’da Ön Asya’da Aristo’ya şerh
yazmayan İslam alimi kalmamıştır.
Sokrat Platon’un hocasıysa, Platon da Aristo’nun hocasıdır ve ustalıkta
boynuz kulağı her zaman geçer. Bugün Platon’un akademisi ve Aristo’nun lisesi
hala okul adlandırmalarında kullanılıyor. Lise akademiye karşısav olarak
tasarlanmış ama bu konumuz dışında. Platon’un da epeyi kitabının bugün bile
hala var ve okunur olduğu düşünülünce, elimizdeki ilk yazılı kayıtlı usta-çırak
ikilisi onlar olsa gerek.
Lao Tzu Kategorisi
Lao Tzu’nun da Sokrat gibi hiç kitap yazmadığı rivayet edilir. Ülkedeki
(ya da bizim deyişimizle ‘beylik’lerdeki) kaos nedeniyle Çin Seddi’nin arkaik
versiyonlarından birini geçerek batıya doğru giderken, bir sınır muhafızının
talebi üzerine, düşüncelerini ona dikte ettirdiği de rivayet edilir. Bu açıdan
Sokrat ile özdeştir.
Lao Tzu da üçlemedir. Önce Konfiçyus ile ikilidir, sonra ilk savaş
kuramı başustası Sun Tzu ile üçlüdür. Konfiçyus-Sun Tzu barış-savaş
diyalektiğidir. Konfiçyus-Lao Tzu (somutçuluk : davranışçılık)
pragmatizm-soyutçuluk (tutum) diyalektiğidir. Lao Tzu-Sun Tzu savaş-savaş
diyalektiğidir (ki bu savaş-barış diyalektiğinden daha işlevseldir), burada Sun
Tzu edimcidir / davranışçıdır, Lao Tzu savaşın zihinde kazanılacağını öngörür.
Bu üçlemenin tam açımlanması, 20-25 paragraflık bir metin gerektirir ama bunu
geçiyoruz. (Bakınız: ‘Sun Tzu – Konfiçyus – Lao Tzu Triyalektiği’ metni.)
Çin 2.000 küsur yıllık meteoroloji, 1.000 küsur yıllık astronomi
kayıtlarıyla tarihin en sürekli kültürel örneğidir. Eski Çin, Eski Yunan gibi
bir bilim merkeziydi ama eşzamanlı olarak onun kadar gelişkin bir kültür
yaratamadı. Eski Yunan’ın yayılımcılığına karşın, Çin’in çağlar boyu işgal eden
değil, işgal edilmek istenen uygarlık konumunda olduğunu anımsamak gerek. Yine
de, yazısıyla ve diniyle Kore’yi ve Japonya’yı tümüyle etkiledi. Çin tüccarlar
tüm Pasifik adalarında ticaret yaptı. Bugün bile oralarda Çinliler hala önemli
bir azınlık durumundalar. Ancak ‘insan’ sözcüğünü yalnızca kendi ulusları için
kullandılar ki bu Eski Yunan’ın kendilerinden başka herkesi barbar sayan
anlayışının da ötesindeydi.
Aristo-Lao Tzu Diyalektik
Dilemması
Diyalektik dilemmalar (ikili olumsuz durumlar) şunlar demektir:
Bir: Karşıtlıklar kimi birbiriyle özdeşleşir, kimi birbirinden
ayırtsızlaşır, kimi birbirinden uzaklaşır. O nedenle değil sentez, dekadans
bile ortada yoktur.
İki: İki sav, çarpışıp birbirini durduran iki top gibi birbirini bloke
de edebilir. Bunda kültürlerin saçılımlarının payı yüksektir, yani kültürlerin
iç momentumlarının çoğu karşılıklı olarak bir diğeri tarafından soğurulur, geri
kalanı da dağılır gider. Örneğin istilacı barbarlar uygar kentliler tarafından
uyruklaştırılır, Çin’in Türkler’e kezlerce yaptığı gibi. Eski Yunan ve Pers de
birbirini yok etti. Adı bugün bile hala olumsuz anlamda anılan kral Nemrut
ikisi arasında bir sentez denedi ama ülkesi kısa sürede çözüldü. Eski Yunan’ın
sonunu fatih İskender’in getirmesi de tarihin bir esprisi.
Aristo’ya bakalım: ‘Eski
Yunanca-Süryanice-Arapça-Latince’ gibi bir diziyle toplamda 1.500 küsur yılda
çok aşamalı olarak (çok ülke gezerek) bugünkü konumuna kültürel olarak
evriltilmiştir. Hristiyanlık düşüngüsü tarafından kezlerce lanetlenmiş olmasına
karşın, bugün onun belkemiğini oluşturmaktadır. Ayrıca, başyapıtı ‘Metafizik’in
ne kadarını onun yazdığı şu an belirsizdir. Adıyla anılan mantık ise, onun
tarafından oldukça eksik olarak icat edilmişti, sonradan tamamlandı.
Lao Tzu’ya bakalım: Aynı biçimde bugün elimizde olan
kitabını onun yazıp yazmadığından emin değiliz. Hatta bir ara yaşayıp
yaşamadığından bile emin değildik. Kitabı denli, şerhleri de önem taşıyor ki
Sun Tzu için de öyle. Asıl önemlisi, Çinliler’in bir davranışı: Çinliler, ölmüş
ve yaşayan bütün dillerdeki ‘Tao te Ching’ kitabı çevirilerini yeniden gerisin
geri Çinceye çeviriyor ve bunları yeni birer kitap sayıyormuş. Koşut bir örnek:
Türkçe’de 5 çeviri var ve biri diğerine hiç mi hiç benzemez. Bu Kuran
tefsirinden farklı bir durum. Çince’nin yapısından ileri geldiği öne sürülen,
aynı sözcüğün çok simge-anlam taşıyabilmesi nedeniyle sürekli çoğul okuma
yapılabilmesi durumu sözkonusu, yani sözcükler yalnızca sözlük anlamlarıyla
bile çok anlamlı, yoksa ‘Arapça değil mi, uydur uydur söyle’ durumu ortada yok.
Bunlar eksiklikler. Şimdi de tamamlıkları karşılaştıralım ve
karşıtlaştıralım:
Önce özdeşlikler: Bir: Eski Yunan ve Eski Çin; bugün
‘katı, sıvı, gaz, plazma’ olarak telaffuz edilen maddenin temel fazlarını, yine
onları temsil edebilecek biçimde ‘toprak, su, hava ve ateş’ olarak ortak
biçimde telaffuz etmiştir. İki: Kültürü kültür yapan yazıdır, her ikisi de
yazılı kültürlerdi. Üç: İki uygarlığın da yükselişi kendi iç devimselleri
denli, dış etkilerle de olmuştur, yoksa bu dönemin ardından her ikisi de aynı
kültürlerle inişe geçmese gerekti.
Sonra karşıtlıklar: Bir: Aristo bir göreli dünya
fatihinin izinde batıdan doğuya yol alırken, Lao Tzu bir iç savaştan dolayı,
doğudan batıya yol almıştır. Öyküsünün sonu hakkında bir rivayet bile yok. İki:
Aristo dış-kültür ile ilgilenirken, Lao Tzu iç-zihin ile ilgilenmiştir.
Aristo’ya göre bir insan ya erdemlidir, ya da erdemsizdir. Lao Tzu’ya
göre erdem erdemsizliktir. Aristo’nunki analitik diyalektik, Lao Tzu’nunki
sentetik diyalektiktir. Aristo’nunki içkin diyalektik, Lao Tzu’nunki aşkın
diyalektiktir.
Aristo’nun savı ne demektir? Bir: İki değerli bir
mantık sözkonusudur. Ancak bu mantık büyük sayıda önerme dizili akıl
yürütmelerde giderek gevşekleşir ve geçersizliğe limitlenir. İki: Diğer bir
deyişle Aristo Mantığı, önermelerin içerik büyüklüğü sıfıra limitlenince, yani
bilgisayar mantığı gibi geçerlileşir.
Lao Tzu’nun savı ne demektir? Bir: Bir doğruyu ‘-/0/+’
diye bölelim. Eksileri ve artıları logaritmik ölçekle küçültelim. Eşit
uzunlukta ama logaritmik skalalı iki doğru parçamız olur. Her ikisini de sıfır
noktasından bükerek birer çember yapalım ve üstüste çakıştıralım. Bu durumda
birbirinin karşıtı olan artı ve eksi değerler içiçe olacaktır ve şöyle
denilebilecektir: “Artı eksidir ve tersi de.” İki: Çok iyi davranma arzusu
kişiyi kötülüğe götürebilir ki genelde götürür de. Üç: Erdemsizlik olmasaydı,
erdem tanımlanamazdı. Dört: Aristo’nun iki değerliliği geçersizdir. Bir
davranış aynı anda bir açıdan iyi, bir açıdan kötü olabilir, yani tutarlılık
geçerliliği tümüyle kapsamaz.
Dolayısıyla ikisinin karşıtlıklarının birbiriyle ve gerçek yaşamla
örtüşmediği epeyi durum var olabilir. O nedenle Aristo-Lao Tzu sentezi tümel
bir çözüm olmayacaktır. Doğu-Batı ikisemine Kuzey-Güney ikiseminin çakılması ama
hala sentezin yaratılamaması gibi bir durum sözkonusudur ve olacaktır.
Asıl metafiziği içerik olarak Lao Tzu tasarlamış olmasına karşın,
Aristo yalnızca bir önceki kitabı ‘Fizik’ adını taşıdığı için, ‘Metafizik’
kitabına ‘fizik sonrası’ anlamında ‘Metafizik’ demiştir. Lao Tzu’nun kitabının
başlığı ise Türkçe’ye ‘Yüce Aklın Erdemi’ ve ‘Yol’ olarak çevrilmiştir. Bugün
‘Taoizm’ dendiğinde, ‘sonsuz yürünen bir yol’ anlaşılmaktadır ki bu tamamen
metafizik bir süreçtir. Her ikisinden sonra onlarca metafizik kategori
tanımlanmış olduğu için, her ikisi de biricik veya tümel kapsamlı düşüngüler
değildir. Felsefe tarihinin gösterdiği budur: Tüm filozoflar mutlak olmak ister
ama onu göreli kılacak diğer bir filozof er geç mutlaka çıkar.
GELİŞME
Diyalektik-Poliyalektik
Açılımları
Aristo’nun analitik diyalektiğinde, bir şey ya erdemlidir, ya da
erdemsizdir. Lao Tzu’nun sentetik diyalektiğinde erdem erdemsizliktir.
Hegel’in (Kant’tan devralınmış) triyadik diyalektiğinde sentez denli,
dekadans da bir olursaldır (contingency). Marx’ın diyalektik materyalizminde
karşıtlar çelişir, çatışır ve sentezlenir.
Buraya kadar hepsi pozitif diyalektikti.
Adorno’nun negatif diyalektiğinde karşıtlıklar ve çelişkiler birbirine
karıştırılmadan birarada tartılır; karşıtlığın iki tarafı diğeri üzerinden
dolayımlanmadan, en keskin ucuna doğru sürüklenir.
Buraya kadar hepsi düzüne diyalektikti.
Tersine diyalektikte, karşıtlıklar birbirine yaklaşmaz, mesafeli kalır
veya birbirinden uzaklaşır. (Daima savaş olacak değil ya.) Bu tutarlı değil,
geçerli bir durumdur. Çokkültürlü toplumlarda, örneğin cumhuriyet dönemindeki
Türkiye’de, tüm ayralların birbirine anlayış değil, düşmanlık ve saldırı
gösterdiği gözlenir. 1985-2000 arasının en mağdur ayralları sayılan Kürtler’in,
bırakın eşcinsellere veya uyuşturucu bağımlılarına karşı, kendi halkından
astlarına karşı bile sürekli faşistçe davrandığı bilinir. Keza köylülerin
zenginkondulaşması, 1983-1998 arasında diğer gecekonduluların mal varlığını tam
bir talan ve yağmaydı. Öyle ki: Anadolu toprağının bu nedenle yüzyıllarca
çölleşmesi gündemde.
Buraya kadar hepsi diyalektikti.
Ursula K. Le Guin’in çoğul (üçlü) diyalektiğinde 3 tane karşıt 2’li sav
vardır. ‘Mülksüzler’ romanında bunlar çelişir, çatışır ama sentezlenmez. Alana
4. kategori-novum girer ve öykünün sonu boşlukta kalır. O demez ama biz buna
‘triyalektik’ diyebiliriz.
2’den 3’e yol varsa, 3’ten 4’e, 4’tan çoka ve/ya sonsuza da gidebiliriz
ya da o yolu tanımlayabiliriz. Konulu tanımlarla, diyalektikten ve 2’den
sonrasına ‘poliyalektik’ diyoruz. Tanım gereği, poliyalektikte ‘n x (n-1)’ adet
2’li karşıtlıklar, yani diyalektikler koyabiliriz. Şerh: Bir kategorinin
kendisiyle çelişkileri, özdeşlik ilkesinin sorunsalıdır. Diyalektik, Aristo’dan
Adorno’ya dek, özdeşlik ilkesini sorgulamaz. Buradaki parçalarda, Adorno’dan
sonrasında sorgular ama o başka bir metnin konusu olur.
Artı-ekstra çıkma: Bu karşıtlıklar bir düzlemde 180 derece açılı 2 ışın
olarak tanımlıdır. Bunları 90 derece açılı, yani birbirine dik olarak yeniden
tanımlarsak ve yeni bir öğeyi alana sokarsak, birbirine karşıt olan 3 adet 2’li
yine olur ama bu durum biraz daha farklı bir triyalektik / poliyalektik
olacaktır. Birim, ters ve geçersiz işlemler farklı tanımlanacaktır.
Karşıtlıklar birbirine tersinmez işlemlerle dönüşebilir olacaktır ki Le Guin
bir bakıma bu tür bir triyalektik tasarlamış oldu, çünkü Anarres bir bakıma
Urras ile, bir bakıma A-İo ile özdeştir ama hiç biri verili yerzamanda diğerine
çevrilemez, başka bir deyişle en keskin devrim bile %o 5-100 tümel değişim demektir.
Buraya kadar düzüne poliyalektikti. Tersine ve negatif poliyalektikler
de olabilir. Lao Tzu-Aristo sentezi de bu tür açılımlar içerebilir.
Aristo-Lao Tzu Poliyalektiği
Aristo-Lao Tzu karşıtlığı, Batı-Doğu, Avrupa-Asya karşıtlıkları
demekti, hala öyle ve bir süre daha öyle kalacak. Tarihte eşzamanlı olarak bu
denli zamansal-mekansal makro ve birbirine karşıt iki kategori kolay kolay
çıkmaz. 20. Yüzyıl’daki AB-ABD (bir söylemde Birinci-İkinci Dünya ama yüzyılın
başında ve sonunda farklı iki karşıtlık tanımlıydı), ABD-SSCB
(kapitalizm-sosyalizm ve başka söylemle Birinci-İkinici Dünya),
‘Birinci-İkinci-Üçüncü’ Dünya karşıtlıkları bundan çok çok küçüktü. Eski Yunan
ve Eski Çin birbirinden uzaktaydı, tersine poliyalektik buydu, yani fiilen o
zaman hiç çatışmadılar. Bugün temastalar ve düzüne poliyalektik sözkonusu:
Çatışma var ve sentez arayışı da var.
Diyalektik dilemmaların tersine poliyalektiğinde, iki kategoriyi
birbirinden uzakta tutmak evladır ama artık ABD-Çin çatışması nedeniyle düzüne
poliyalektik var. ABD (Roma-AB adımları ile) Eski Yunan’ın ardılı, Yeni Çin
Eski Çin’in ardılı olduğu (ya da öyle saydıkları) için ikisinin savaş alanında,
yüzyıllar önce ölmüş iki usta da kitaplarıyla kuramsal olarak çatışmakta.
Diyalektiği poliyalektik yapıcılar / yükseltgeyiciler, yani diğer öğeler, AB,
Hindistan ve Japonya’dır.
Çin dünyanın bir nolu ekonomisi olmakta. Yalnızca 10
yılda uzaya insan yolladı. Yeryüzünün en eski kültürü. Ateist engizisyonun
biricik örneği durumunda. Çin yapımı dövüş filmleri ABD popüler kültürü ürünü
oskar kazandı ve Çinli yönetmenler Holywood’da çok seyredilen filmler
yapıyorlar.
ABD dünyanın bir yerine, dört nolu ekonomisi olmakta.
Mars’a insan yollayamıyor. Yalnızca 230 yıllık bir kültür. Katolik engizisyona
yakın konumda. Şiddet filmleri Çinliler’inkilerin yanında çocuk oyuncağı
kalıyor ve ABD’li yönetmenler Çin’de film yap(a)mıyorlar.
ABD Çin’e yenilmeyi hazmedemez, 11 Eylül’ü hazmedemediği gibi. 1997’de
eski Yugoslavya savaşlarında, Belgrad’daki Çin konsolosluğunu ABD uçakları bombaladı.
Çin ABD’nin tüm teknolojik sırlarını çalıp bir de alay etti: Hırsızlar
hırsızlıktan yakınıyor. Çin ABD’den daha acımasız, ABD’nin Hitler
Almanya’sından daha acımasız olması gibi. Bu savaşın kazananı olmaz.
Dolayısıyla karşılaşma / temas başladı ve çatışma adım adım ilerliyor.
Bu durum, kriz zamanlarında dehaların artması ve Aristo’nun Orta Çağ
koşullarında tamamlanması gibi, yeni kriz döneminde de yeni bir novum-sentez
başlangıcı umduruyor. Aristo-Lao Tzu sentezi, Aristo’nun Avrupa kültürüne yerleşmesi
gibi yavaş yavaş ve kesintili ilerleyen global-düşüncesel bir süreç olacak.
Yine de, gerçekleştirilmesinin 22. Yüzyıl’ı bulmayacağını rahatça
önesürebiliriz. O kadar uzarsa tamamlanamaz, dinamikler elvermez. O zaman da
‘proto-’ olarak kalır.
Aristo-Lao Tzu Poliyalektiğini
Mantık Temelinde Örnekleme
Özdeşlik İlkesi
Aristo Mantığı’na üçüncü şık girince, dördüncü ve ‘n’inci şıklar da
girer. Mao’nun 3 dünya teorisinde, 2. Dünya şimdiki AB olarak tanımlanırken,
Varşova Paktı olarak da tanımlanabilirdi. 3. Dünya Hindistan tarafından
tanımlandığında, Çin 3. Dünya iken, Mao öyle söylemese bile 1950’de Çin 4.
dünya bile değildi. Bugün ise Çin 1. Dünya’da. Aynı dizide 4. dünya Afrika
ülkeleri, 5. dünya küçük ülkeler, 6. dünya ülkesiz halklar, 7. dünya ayrallar
olur / olmuştu. Tüm bunlara karşın, bu tanımlamada % 50’lik makro kadın
kategorisi yine yer almamış olurdu.
A ve A’ bütün (tümel / evrensel küme) ediyorsa, La Tzu’da bütün ikiye
ve kendi içine katlanmış olur. Burada novum olmaz. Sentez de olmayabilir,
olursa da başka yoldan olur. Bir de bir düzlemdeki bir çembersel ötelemenin /
evirtimin çemberin içinde başka, dışında başka işlediğini de hesaba katmak
gerekli, bunun mantıksal versiyonunu tasarlamak uygun.
Bütün-Parça İlintisi
Bütünün parçalarının toplamına eşit olduğu durumun dışında, küçük ve
büyük artı farklı olduğu durumlar da eklenebilir. Sentez daha çok farklılık
olarak düşünebilir. Biyolojideki mutasyon da mantıksal bir farklılıktır, bir
parçadaki özdeşlik ilkesi bozulunca sonuç tümden farklı ve henüz tanımlanmamış
olabilir.
Neden-Sonuç İlintisi
Birebir neden-sonuç ilintisinin yerine, 15 doğrusal olmayan zaman ve 14
birebir olmayan neden-sonuç ilintisi tanımlanabilir (bakınız: ‘Doğrusal Olmayan
Zamanlarda Neden-Sonuç İlintileri’ metni). Doğrusal olmayan zaman heterojen,
süreksiz, tersinir ve çoklu artı (doğrusal zamanlarla da) bunun ikili, üçlü,
dörtlü kombinasyonları olabilir. Birebir olmayan neden-sonuç ilintisi, sıfır,
epsilon, bir, iki, çok olarak ‘n-e-n’ kombinasyonuyla tanımlanabilir. Ortaya
çıkan kalabalık permütasyonlardan birkaçı ileride sentezin geleneği kılınacak.
Proto-Sentez Süreçleri
Proto-sentez, çünkü sonuç kesin kalmayacak ve tama hemen
yükseltgenmeyecek. Felsefi bir dene-yanıl / yap-boz sözkonusu. Sentez, çünkü
bunu olanaklı kılacak koşullar giderek daha çok oluşmakta. 2.500 yıllık
kültürel saçılım lifleri şimdilerde üstüste odaklanıyor ve içiçe geçiyor.
(Saçılım lifleriyle kültürel neden-sonuç ilintileri akışında oluşan ve ileride
paradigmaları oluşturabilecek ön ve alt paradigmalar kastediliyor.) Bu;
metafizik-fizik (bilim), diyalektik-poliyalektik, Doğu-Batı, savaş-barış
(proto-)sentezleri de demek olabilir. Bu (proto-)sentezi Çince(ler)’deki
Arito’nun ‘Metafizik’ çevirileri etkileyebilir. Kimbilir, belki de etkiledi
bile. Çin felsefesiyle İslam felsefesini eşleştiren bir Japon yazar okuduğuma
göre, bu da pekala mümkün.
Metafizik-bilim sentezi şu demek olabilir: Öncelikle,
uzmanlık-disiplinlerarasılık / çokdisiplinlilik sentezi.
Bir uzman hiçbirşey hakkında herşey bilendir. Bir
disiplinlerarası / çokdisiplinli herşey hakkında hiçbirşey bilendir. (Ara katkı
önerme: Bilinenleri bilmeyen biri bilinmeyenlerin bilinemeyeceğini bilemez.)
Çinliler ise bilme hakkında şöyle söylerler: Bilmeyip bilmediğini bilmeyenden
sakının. Bilmeyip de bilmediğini bilene öğretin. Bilip de bildiğini bilmeyeni
destekleyin. Bilip de bildiğini bilene karışmayın. Bilgi Çağı’na girdiğimiz
kesin. 20. Yüzyıl tüm geçmişin katları düzeyinde bilgi üretti. 21. Yüzyıl bunu
üssel olarak aşabilir. Gereksinim duyduğumuz düşünce aracı, yeni bilgilerden
çok, bilgisel bir kavramsal çerçeve ki 26 olası Aristo-değil Mantığı Lao Tzu
negasyonları sentezletebilir.
Diyalektik-poliyalektik sentezi, Aristo ve Lao Tzu adlarını birarada
telaffuz ettiğimiz an kendiliğinden sözkonusu olur. Bu süreç,
‘Diyalektik-Poliyalektik Açılımları’ bölümünde açımlandı. Dizilerin tümlev
aracılığıyla bir fonksiyonun alanını verebilmesi gibi, bu sentez düşüngülerin
limitsel kaplamlarını ve kapsamlarını panoramalayabilir. Yeni ürün, düşüngülüre
ikili değil, çoklu doğru qarçaları olarak geometreliyebilir.
Doğu-Batı sentezi, Hristiyan ABD’nin hatası nedeniyle 100 yıllığına
imkansızlaştı. Bu yüzyıl aynı zamanda gıda, enerji, çevre ve nüfus krizleri de
demek. İnsan türü bitmez ama gerçek bir nüfussal azalma yaşayabilir. Dünyanın
en büyük iki dini birbirine yeniden silah çekmiş durumda. Bu da sonul çözümün
icadını geciktirecek ama tarih çok sabırlıdır.
Savaş-barış sentezi en zor alan. Daha önce topyekun ve imhasal savaş
tanımlanmıştı ama gerçek anlamıyla kanıtlanmamıştı. 11 Eylül 2001 bunu
kanıtladı ve Sun Tzu’ya artı Büyük İskender’e şerh yazdı. Sivillerin savaştan
masum ve masun olmadığını, burjuva barışının dünyanın yarısından çoğu için
savaştan daha ölümcül olduğunu da biliyorduk. Bilmediğimiz, çok çok büyük bir
yıkımın çok çok ucuza mal edilebileceğiydi: 1 milyon ölü ve 100.000 dolar ama
yalnızca 1 saat, İskender gibi yollarda ölmek gerekmiyor artık. Keza, ABD’nin
topraklarında ilk kez vurulması muazzamdı. Sonuçta, nasıl ki artık herkeste
atom bombası olduğu için kullanılamayacaklarsa, Yanki kültürünün çok yücelttiği
bireysellik biçiminde, tek bir kişi 1 milyon ölülük bir intikam alabilecek
duruma geldi ama yapılmayabilir. Bunun uzaya yolculuğun resmi ve devletsel
çabaların dışında, binde bir maliyetlerle becerilmesi de raslantı değil: Duvar
yıkılıyor ve yarının ışığı bir kez daha doğudan geliyor. O ışık hidrojen
bombasının ışığı da olabilir, yeni bir yolun ışığı da.
SONUÇ
Binlerce yıllık zihinsel-kültürel yoğunlaşmalar yaratmak düşünce
tarihinde pek sık raslanır durumlardan değil. O nedenle referans alınabilecek
usta beyin yok. Tüm ilklerin belirsizlik taşıması ve söylem titrekliği gibi
sorunlar bu metin okunurken dikkate alınmalı.
Açıklamalar
Tarihi 5.000 yıllık bir bütün olarak gören anlayışlar var. Sonuçta
‘tarih’ dediğimizde anladığımız şeyde yazı, kent, din, savaş ve ticaret hep
vardı; ancak uzay kentlerinde bunlar olmayabilir. İrdeleme için aldığımız dönem
ölçeği, varsayım aldığımız ölçütler de demektir kendiliğinden:
Fernand Braudel 1500-1750 arasını da, 1750-2000 arası
kapitalizme katarken, emperyalizm zaten kapitalist döneme ait değildi ve
sömürgecilik sanayileşmeden büyük bir ekonomik / kapital büyüme getirmişti.
Böyle yaptığımızda devrimin neden İngiltere’de olmadığı kolayca anlaşılabiliyor,
çünkü İngiltere İspanya’yı 1600’de yendi, ABD İngiltere’yi 2000’de yendi.
Avrupa’nın dünyaya yayılışının başlangıcı, bugünkü
İsrail’i kuracak olanların Musevi atalarını İslam’ın Hristiyanlık’ın elinden
kurtarışı, Hristiyanlık’ın İslam’a yenilişinin simgesi olan İstanbul’un
yitirilmesi ve Hristiyanlık’ın İslam’ı yenişinin simgesi olan İspanya’nın
yeniden fethi ile eşzamanlıdır.
İslam ve Hristiyan Dünyası, 1350 yıldır burun buruna.
İspanya’dan Nijer-Nijerya üzerinden geçen bir çizgiyle taa Kamçatka’ya dek bir
fay hattı sözkonusu. İslam 700-1500 arasında İspanya’daydı, Hristiyanlık
1950’den beridir Kore’de, Nijer-Nijerya 250 yıldır din savaşları yaşıyor.
Avrupa’nın 1500-2000 arasındaki, yayılmacılığı
1000-1500 arasındaki istila ve Orta Çağ dönemleri nedeniyledir ki aynı dönemde
4 engizisyon sözkonusudur. Bu 500 yıl boyunca Asya halkları Avrupa halklarını
gerçekten mahfetti.
Bütün büyük yayılmacılar 500 yılda ortalama 100
küsurar savaş çıkardı ve Avrupa’nın haritası 1.000 küsur yıldır kabaca aynı ve
ne AB, ne de BM üyesi olan İsviçre 500 yıldır savaşmıyor ve Avrupa’nın ta
merkezinde.
250 yıllık 1. Sanayileşme ve 50 yıldır kırıntıları
oluşturulan ve 2250’de tamamlanacak olan 2. Sanayileşme (robot, bilgisayar,
internet, uzay), ileride birarada 500 yıllık bir ‘Sanayileşme’ olarak
tanımlanacak.
Yani: Büyük zamanlı ölçeklerde tarihsel olgu örüntüleri gerçekten
anlamlıdır. Örnekse, 11 Eylül 2001’den beridir AB, artık tarihin ekseninden
çıkmaya başladı ve Çin işin içine girmeye başladı.
Tarihte kimi bazı sentezler oluşur. Bilimsel paradigma sıçramaları
bunlardan birisidir. Aristo-Euclid-Newton dikmesi mekan-zamansal bir örnektir.
Sentezler her zaman olumlu sonuç vermeyebilir. Einstein-Planck-Heisenberg
triyalektik trilemması bunlardan birisidir, geçmiş ve gelecek yüz yılar için
ışık hızından hızlı yolculuğu engelleyen bir paradigmatik kritik eşiktir.
Tarih başka türlü 5.000 yıllık olarak da düşünülebilir: Geriye doğru
Aristo-Lao Tzu zamanına dek 2.500 yıllık, geleceğe doğru 2.500 yıllık ve 4500’e
doğru olmak üzere, iki parçanın toplamı olarak. Bir de onu irdeleyelim.
Çıkış
·
Bir
metnin yazılması zihin-kültür çakışımı istiyor, Aristo’nun Heraklit’ten beriki
öncülleri ve sitelerin boş gezen düşünürü beslemesinin ‘Metafizik’i yazdırması
gibi. Bu metin yazılmayı 18 yıl bekledi. Bir felsefe metnini yazmak dansetmek
denli zor. Düşüncenin koreografisini adım adım tasarlıyorsun ve zihnini
zorlarsan kol bacak gibi beyin de kırılabiliyor. Bu zihinsel uygunluk, kültürel
ve tarihsel uygunluk ise şöyle:
·
Tarih
2.500 yıllık bir odaklanma ve sentezlenme dönemine girdi. Bu sürece dahil
olmayan öğeler var. Onlar, tarihte engizisyonlar, fetretler, orta çağlar,
gübrelenmeler, fermentasyonlar, harmanlanmalar ve melezlenmeler yaratacak.
Novumlar, yani felsefi açıdan yeni ve farklı düşünceler hep bu süreçlerin
oluştuğu yerzamanlarda ortaya çıkıyor.
·
Aristo-Lao
Tzu dikmesi büyük sayılar kuramına uyuyor. Onların örüntüsü bir 10.000 yıl daha
belirgin kalır. Ne zaman ki dünya dışı uygarlık dünya içi uygarlığı geçer, o zaman
onlar da devredışı ve geçersiz kalacaktır. Aristo’nun dünya dışına yolculuğu
düşünmemiş olması çok üzücü.
·
Aristo-Lao
Tzu ikisemi, ilkede ateizmi imler. Bunun nedeni, Aristo’nun geleneğini
sürdürtdüğü üç tek tanrılı dinin kendiliğinden engizisyonu ve Lao Tzu’nun
geleneğini yarattığı dünyanın kendiliğinden tanrısızlığıdır (Uzakdoğu Asya
dinleri tam anlamıyla atesit sayılmazlar). Ateizm-teizm arasındaki salınım
binlerce yıl daha sürecek. O nedenle Arist-Lao Tzu sentezi konusunu aşar ve
uzaycılıkta bile sürer ama dünyadakinden oldukça farklı biçimde.
·
Yine de
250 yıl sonra gibi, odaklanma yeni bir saçılıma dönüşecek. Düşünce momentleri
bunu gerektirir yönde imler veriyor. Bu çözülme ve yoğunlaşma bir kaç kez
yinelenir ki bu da bir kaç bin yıl alır. Sorun, geçmişteki ve gelecekteki
odaklanmaları bir zihinde birleştirmeyi mümkün kılmak. Gelecekbilim tam
bilimleştirilince bu da mümkün olacak.
·
Biyografi-zihnime
katlanıp sığdırılabilen kategoriler şimdilik bunlar. Ölmeden önce muhakkak bir
iki düşüngü momenti daha ekleyeceğim. Örneğin, iki 5.000 yıllık tarihsel
anlayış sentezlenip, 7.500 yıllık bir artı-değer kategori bulunabilir. Ancak
önümüzdeki 2.500 yıl için yaratılmış uzaycılık dikmesi bu görüşü yaratılmadan
epeyi çürütmüş durumda.
·
ABD’li
bir Aristo düşünemiyorum, ondan önce de ABD’li bir felsefeci düşünemiyorum.
AB’li bir Aristo zor olur ama pekala olabilir. Tüm bilimkurgu roman yazarları
Aristo olabilirlerdi ama onlar masif metinli felsefe yerine, seyreltik kurmaca
anlatıyı yeğlediler. Bir tek felsefeci bilimkurgu yazarı olmaması da ayrıca
ilginç, metinlerindeki felsefe oranı % 10’u ancak bulur ki bu da polisiye
romandaki kadar demek.
·
Şimdiki
Çin’den ikinci bir Lao Tzu gerçekten bekleyemiyorum. Şimdiki Japonya’dan
umabilirim, modern dansları ‘buto’ bitmiş olsa bile. Vietnamlı Hristiyan film
yönetmeni Tsui Hark isteseydi bir çeşit Lao Tzu olabilirdi, çok yaklaştı, teğet
ıskaladı.
·
Kadın Aristo
- kadın Lao Tzu olsaydı, sentez olasılığı bile olmazdı. Kadınlar kendilerini
henüz tarihe sokamadılar, erkeklerin onları sokmasının da bir anlamı olmaz.
·
Ölümsüzlüğün
çözümü, yeni bir Aristo’nun ve Lao Tzu’nun çıkma olasılığını giderek azaltacak.
·
Bu metnin
geometrisi / grafı, üstüste binmiş iki sinüs eğrisi olarak tasarlanabilir,
sinüslerin kesişim noktası ‘odaklanma süresi ve mekanı’ dediğim 50 yıllık zaman
ve 3-5 ülkelik bölgedir. Eğer sentez tamamlanmışsa, bu metnin geometrisi
Verhulst saçılımı olur. O zaman bu metin ve ötesi artık geçersizdir.
Novum
Çıkış bölümü genelde metinlerin son bölümü olur. Ancak bu metin,
yazılışı gereği kendisinden fazla / aşkın (A>A) bir şey. Novum bölümü, o
ötelemelerin bir derlemesi.
Mantıksal
“Bütün insanlar ölümlüdür. Sokrat bir insandır. Sokrat ölümlüdür. Kafa
nakli yapılmış bazı klonları hariç.” → ‘A = A + ε’
ve/ya:
“Düşünüyorum, öyleyse varım. Varım, öyleyse yaşıyorum. Yaşıyorum,
öyleyse öleceğim. Öleceğim, öyleyse yokum.” → ‘A = - A’
Geometrik
Aristo, eşmerkezli ve düzgün içiçe iki karedir. İç-küçük kare gridir.
Aradaki bölge, dikey veya yatay olarak ikiye bölünmüştür, biri siyah ve biri
beyazdır. Bu çizim; mantıksal olarak siyahta ‘SeP’, beyazda ‘SaP’, gride ‘Sip’
ve SoP’ demektir ya da başka bir deyişle siyah ‘hiçbir’, gri ‘bazı’, beyaz
‘tüm’ demektir..
Lao Tzu, Yin Yang’dır, yani bir çember merkezinden geçen, birbirine
ters yönde çizilmiş ve kendisininkinin yarısı çaplı iki yarı çemberle ikiye bölünür. Dairenin yarısı
siyah, yarısı beyazdır. Kurbağa yavrusuna benzeyen alanların siyah olanında
beyaz, beyaz olanında siyah birer göz vardır. Bu çizim; mantıksal olarak ‘erdem
erdemsizliktir’ değil, ‘erdem ve erdemsizlik içiçedir’ ve hatta ‘birinde diğeri
küçük, diğeri birinde küçük olarak içiçedir’ demektir.
Proto-sentez, bir piramit oluşturacak biçimde dizilmiş küçük düzgün
dörtyüzlü piramitlerdir. Eğer işlemi ‘n’ kere yinelersek, toplam piramit sayısı
(1+ 2(2) + 3(2) + ... + n (2))’dır, yani ‘n’ye dek sayıların karelerin
toplamıdır. Görüntü eşkenar üçgener benekli bir düzgün dörtyüzlüdür. Boşluklar
beyaz, doluluklar siyahtır. Ancak, her siyah parça beyaz-gri-siyah arasında
zaman içinde serbest ve düzensiz renk geçişimleri yapar. Yani, biçimin
görüntüsü değişmez ama rengi belirsizdir.
Fizik
Planck’a inat parçanın bütünden büyük olduğu (10 üzeri eksi 18
santimetreden küçük ölçeklerin 10 üzeri 18 santim ölçekleri belirleyebildiği),
doğrusal-dışı (tersinir, heterojen, süreksiz, çoklu) zamanlı, Ω’sının zaman
içinde değişebildiği ve insan (ve post-n-insan) tarafından değiştirilebildiği,
yani geleceği kesin olmayan bir evren modelidir.
Novum-Sentez
Mantık-geometri-fizik eşlenikliği, Aristo-Euclid-Newton’da olduğu gibi
bu kez olmayacak. Aristo-dışı mantıklar hala yok. Euclid-dışı geometriler çok
ama yenileri de yaratılacak. Newton-dışı fizikte iki makro kategori olan
Einstein-Planck fiziği eşlenikliği yok. Aristo-dışı mantıklardan birinin
Einstein-Planck sentezi değil, çifte negasyonu yapması daha evla görünüyor.
Euclid-dışı geometrilerden topolojinin matematiğe (aritmetik, geometri, mantık,
cebir, analiz dışında) yeni bir dal novumlaması mümkün. Bu iki önerme-durum
dolayısıyla, novum-sentezler kırıntılar olarak yaratılacak ve bu da tarihte
yeni boşluk dönemleri demek olacak.
(Ekim 2004)